4 Nisan 2013 Perşembe

SIRADAKİ

Yeni işine başlayalı iki hafta olmuştu. İşi ona o kadar iyi gelmişti ki evin içinde uçuş uçuş dolaşmaya başlamıştı. Haftada iki gün alışverişe çıkıyor eve yeni giysiler alarak dönüyor ve eve gelir gelmez küçük bir çocuk gibi heyecanla giysilerini deniyordu. Yeni kokular evin içinde hergün uçuşuyordu. Gözlerinin içinde, onda dokuz yıldır görmediğim bir ışık parlıyordu. Ani yükselen enerjisi ve yaşama sevinci, beni mutlu ettiği kadar endişelendiriyordu da.
Tanıştığımızda ikimizde üniversite sınavlarını kazanamamış ve dershanenin hızlandırılmış kurslarına başlamıştık. Bizimkisi ilk görüşte aşktı. Birbirimizi gördüğümüz anda, bedenlerimiz birbirini hızla çekmişti ve 19 yaşından beri bir daha ayrılmamıştı.

O benim ilk aşkımdı ve son olacağını da biliyordum. Gökhan'la  tanıştıktan beş yıl sonra,  ilişkimizi resmileştirdik. Her zaman hayalimiz olan dünya turu için, para biriktirmeye başlamıştık. Evliliğimizin birinci yılında aşk şehri olan dört şehri -Prag, Venedik, Paris, Viyana- görmüştük bile. Her şey peri masallarındaki gibiydi.

Onu iyi ki tanıdım ve iyi ki gece aynı yatakta onun sıcaklığıyla uyuyor ve onun sıcaklığıyla uyanıyordum. Bunu yaşamak isteyip yaşayamayan o kadar çok insan vardı ki ben kendimi hep şanslı hissediyordum.

Yeni işi Gökhan'a yüksek enerjinin yanında bol mesai getirmişti. Benim zaten oldukça yoğun bir iş hayatım vardı ve birbirimizi sadece yatakta görür olduk çoğu zaman hiçbir şey konuşmadan günün yorgunluğuyla uyuyuveriyorduk. Gökhan'ın hafta sonu mesaileri de başlayınca aramızda ilişki denilecek bir şey kalmadığı gibi, kavgalar da başladı.

Ne oluyordu bize toparlayamadığım gibi bunun için çaba da harcayamıyordum. Peki ya enerjisi yüksek kocam o da bizim için bir şey yapmadığı gibi yeni alışkanlıklar edinmeye başladı. Sabahları bir dakika bile erken kalkamayacak sevgilim; bir saat erken kalkıyor, banyosunu yapıyor ve benden daha uzun hazırlanıyordu. Bir şeyler eskisinden farklıydı ama ben ona ve aşkımıza yakıştıramadığım için aklımdan geçenleri kovalayıp, başka bir zamana erteliyordum..

Kısa bir süre sonra birinci aşamaya geçtik, artık telefonu onun ikiz kardeşi gibi olmuştu tuvalete bile onunla gidiyordu. Ben bir şeylerin değiştiğini ima ettiğimde; "Bu neyin kuruntusu, senin canın mı sıkılıyor!!!" deyip, kendimi suçlu hissetmeme sebep olacak şekilde beni azarlıyordu. Ben miydim abartan, saçmalıyor muydum gerçekten, o benim aşkımdı 20 yıllık çocukluk aşkım, ilk aşkım. Kadınlık hislerim bir yanımda, ona hala aşık yüreğim diğer yanda sürekli tartışıyordum kendimle.

Odaya girdiğimde kapanan telefon görüşmeleri başlamıştı. Hatırlıyorum bir salı akşamı; odaya girdiğimde kapanan telefondan sonra bira alacağım bahanesiyle bakkala çıktı ve ben de hemen arkasından, bakkala girip alışverişi yaptıktan hemen sonra, bakkalın köşesinde sarışın yeşil gözlü bir kızla konuştu sonra birbirlerine sıkı sıkı sarılıp o lanet olası dudaklarını birbirlerine yapıştırtılar. O kızı daha önce hiç görmemiştim ve ben Gökhan'ın hayatında ki herkesi tanıyordum. Ben ondan önce eve çıkıp salondaki yerimi aldım. Hiçbir şey yokmuş gibi biraz oturup yattı. Neyi bekliyordum bilmiyorum ama onunla konuşmadım ve geceyi tavana bakarak geçirdim.

Ertesi gün; arayıp mesaiye kalacağını söyledi, benim için sorun yoktu çünkü benim de çalışmam gerekiyordu ama o akşam, yapacağımız işler iptal olunca, ben de toparlanıp saat sekizde eve döndüm. Gökhan henüz eve gelmemişti. Mutfağa girip bir şeyler atıştırdım ve beyaz L şeklindeki kanapemize oturup televizyonu açtım. Yine başlamıştı kalbimin ve zihnimin kavgası ve ben zihnime yenik düşüp, Gökhan'ın şirketini aradım.

-Merhaba, ben Betül, Gökhan Bey'in eşiyim, Gökhan Bey'le görüşebilir miyim?

-Betül Hanım, Gökhan Bey beş buçukta çıktı.

-......................

Saat kaç, Gökhan nerede, başka bir Gökhan'dan mı bahsetti, zihnimdekileri artık yakalayamaz olmuştum. Kanepeden kalkıp banyoya gittim, musluğu açtım. Suyla, göz yaşlarım anlaşmışlar gibi birlikte akıverdiler. Bunu durduramayacağımı anlamam çok sürmedi, artık göz yaşlarım yetmez olmuş bağır çağır ağlıyordum.

Yatak odamıza gittim, yatağımıza, 15 yıllık evliliğimize baktım. Dolaptan valizi çıkarıp Gökhan'ın eşyalarını içine tıkıştırdım.Valizi kapıya sürüklediğimde saat gece yarısı on iki buçuk, anahtar kilide girdi ve kapı açıldı.

Ağlamaktan şişmiş kırmızı gözlerimle, Gökhan'la burun buruna birbirimize bakıyorduk. Kapıdan içeri girmesine izin vermeyerek, valizi ona uzattım.

B-Bu saate kadar hangi or....punun yanındaysan oraya git!!!!

G-............Betül saçmalama konuşalım.

B-Daha fazla küçülme karşımda,

G-.........

B-Biliyor musun? Her şey aklıma gelirdi ama bu gelmezdi. BEN SENİN BU GECE ÖLMENİ İSTEDİM!!! Benim sana olan aşkımın ne kadar büyük olduğunu, senden daha iyi kimse bilemez, sen benim ilk aşkımdın, sen benim çocukluk aşkımdın  ama ben ÖL istedim Gökhan. Şimdi DEFOOOOLLL!!!

Kapıyı kapadığımda 20 yıllık aşkım dışarıda kalmıştı. Bitmişti, her şey bitmişti. Ertesi gün tüm gücümü toplayıp vazgeçmemek için avukata gidip boşanma isteğimi bildirdim. Eve nasıl döndüğümü hatırlamıyorum, son enerjimi bir süre işe gidemeyeceğime ve gerekçelerine harcadım. Artık Gökhan'la 15 yılımıza şahit olan ve her köşesinde bizim olduğumuz evimizdeydim.

Göz yaşlarımı durduramıyordum. İçimde bir şelale varmışçasına akıyorlardı göz pınarımdan. Biri, göz pınarıma merhaba derken diğeri veda edip gidiyordu yoluna. Üç aydır yemiyordum, içmiyordum, sadece ağlıyordum. Ne zormuş veda etmek aşkına, alışkanlıklarına; seni sen yaptığına inandığın her şeye veda etmek, ne zormuş. Üç aydır zihnimdekilere veda etmek istiyorum, yapamıyorum. Koşa koşa geri geliyorlar zihnime ve bağıra çağıra biz buradayız, hala aynı yerdeyiz diyorlardı.

Sokaktan gelen bir kedi sesiyle, hayat tekrar "merhaba" der gibiydi. Perdemi aralayıp, dışarı baktım. Zayıf kupkuru bir kedi, karnı sırtına yapışmış, yüksek açlığından ona kalan son enerjisiyle o son yalvarışı yapabilmişti. Perdeyi kapatıp içeri bakıyorum. Ya üç aydır yaptığım gibi kafamı gömecektim kötü anılarıma ya da boş ver deyip çıkacaktım yeni zamanlara.. Dudaklarıma, düşüncelerimle gelen garip bir tebessüm yerleşti.  O an acımın hafiflediğini hissettim. Sanki göğsümde kocaman bir boşluk açılmıştı ve ben eskisinden daha rahat nefes alabiliyordum.

Mutfağa gidip dolabı açtım, kedi şanslıydı, son kullanma tarihi geçmemiş bir kutu sütü alıp biraz ısıttım, büyük sarı plastik bir kaseye boşalttım ve bayatlamasına saatler kalmış ekmekleri, market poşetinin içinden çıkarıp sütün içine küçük küçük doğradım. Aşağıya indiğimde küçük kedi kıpırdayamıyordu, sütü hemen önüne bıraktım ve süte değen dilinin seri hareketlerine daldım. Süt bittiğinde, kedi usul usul geldi, bacaklarıma yaslandı. Bu kadar mıydı onun acizliği, evet bitmişti benim kollarımda son bulmuştu. Bedenimin sıcaklığına kendini bırakıp uykuya daldı, o an anladım ki hayvanlar da insanlar gibiydi, sıcaklığını hissettiği kim varsa yanında, yapışıp kalıyordu. "Aynı benim gibi" deyiverdim zihnimden habersiz, dudaklarımla.

-Nasılsın kedicik?

Cevap alamayacağımı biliyordum ama yine de sormak istedim, kulaklarıma değen bir ses olsun istedim ve kedi beni şaşırttı, kafasını kaldırıp gözlerime baktı ve en narin sesiyle, duyduğum miyav ne hoş geldi kulaklarıma. Aylardır duyduğum ilk ses.

- "Teşekkür ediyorum kedicik  bana başka bir dünya verdin."

Hala sıcaklığıma ihtiyacı olacak ve benim de ruhumu ısıtacak başkalarının olacağını o minik kedicik gösterdi bana. Sadece şans vermek gerekliydi hayata ve ben artık;

NEDEN BİTTİ DEMİYORUM, SIRADA NE VAR DİYORUM!!

pehito

14 yorum:

  1. DURU VE AKICI BİR ANLATIMLA BİRLİKTE ŞU MİNİK KEDİCİKLE BİTEN SON MÜKEMMEL

    YanıtlaSil
  2. Canım; her zaman bana destek oldun çok teşekkür ediyorum :)
    pehito.blogspot.com

    YanıtlaSil
  3. hikayenin içinde gibiydim..çok çok iyi !

    YanıtlaSil
  4. Yanıtlar
    1. Çoook teşekkür ederim, sevgili Elsa :)

      Sil
  5. Her zaman "Sıradakii!" diyebilecek kadar güçlü olabilmeyi isterim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgli Bırcu galiba bunu hepimiz istiyoruz.. Ben biraz acıyı sevdiğimize de inanıyorum, bunu yaşamak biraz da bizim tercihimiz. Ne dersin??
      Sevgiler...

      Sil
    2. Sanırım acıya mutlulukların kıymetini daha iyi anlamak için muhtacız.. :)

      Sil
    3. Aynen öyle :) zıtlıklar bunun için var onları farkedebilmemiz için...:)

      Sil
  6. başlarda belli oldu bişi olacağı.
    yani şimdi buna yorum yapmak zor.
    oluyor böle şeler herhalde.
    olmasa ama oluyor.
    tabii ki son değil.
    geçmişi unutmak iyidir.
    bir insanla anlaşamamak sadece onunla anlaşamamaktır zaten.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın, çok var bunu yaşayan. Sen komik anlatıyorsun ben hüzünlü :)) hüzünlüden sonra bu gülümseme de komik oldu ama..

      Geçmişi unutmak konusunda sana katılıyorum, insan arkasına bakarak yürürse daha çok takılır, daha çok düşer.

      Sevgililerimle :))

      Sil
  7. yyaa pe hito
    bu hikayeyi okumak.. o kadar içten o kadar samimi acılar o kadar taze ki..
    ilk aşkın yarasını sarmak çok zorrr
    keşke keşke hepimiz Neden bitti nasıl biter böyle olmamalıydı demekten vazgeçsek onlu hayaller kurmayı bırakıp sıradaki ne diyebilsek..

    gerçekten anlatım her şey mükemmel sen bu işi biliyorsun dostum demek geldi bir an içimden..
    yürekten kutluyorum seni kalbi kırık kadınların duygularının en güzel ifade biçimi sevgili pe hitocumm..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslıcım

      Keşke, gerçekten o kadar güçlü olabilsek...
      :)

      Sağol dostum, hihi
      :)

      Sen çok güzel cümleler yazıyorsun, umarım hakkını verebiliyorumdur..
      :)

      Sil