30 Mayıs 2014 Cuma

BİTTİ Mİ?


Bir Leyla düşlemesidir Aşk.
Düşünmektir Mecnun'un esaretini.
Yanmaktır bir gülün beyazında
Sonra vazgeçmektir yangınlardan.
Ve kendini bulmaktır beyaz bir bulutta...
Bundan sonra sadece "susarım sana"
Gece Leyla olur, tüm gün giyindiğim seni soyunurum.
Yıldızları giyinirim elbise yerine.
Sendelerken yorgun ayaklarım,
Gecede Mecnun'u bulurum.
Dudaklarımda birikmiş ne kadar yamalı cümle varsa,
Suskunluğuma ilmeklerim tek, tek...
Ve hazandan bahara dönüyorum...

Ali ÇALIŞKAN ve pehito
Düzenleyen: Ali ÇALIŞKAN
Bu akşam, twitter dan doğaçlama yazdığımız şiirimiz :)

hiçbiryerde


Kitabın adına baktığınızda aidiyetsizlik duygusuna kapılıyor insan. Kitabı okuduğunuzda ise aksine aidiyet duygunuz artıyor. Her şey birbiriyle ilişkili ve her şey birbirine ait gibi hissediyorsunuz. En önemlisi zıtlıkların birbirini nasıl çektiğini. Önce kitabın kahramanları Deniz'i, Yağmur'u, Rüzgar'ı, Gece'yi, Gündüz'ü ilk anlamlarıyla okuyorsunuz sonra her birinin bir kişiliği oluyor ve canlandırıyor onları yazar. Her biri elbiselerini giyiniyor hayal dünyanızda ve insan sormadan edemiyor "biz mi yarattık doğayı yoksa onlar mı yarattı insanları?"

Kitabın kapağında kitabın adını da tamamlayan ve yazarın arkadaşı Hasan Erdemir'e ait Kralın Kalesi isimli bir resim bulunmakta. Bence bu resim hikayenin başladığı yer bile olabilir. Morisse'in Meyhanesi.

Ve işte kitaptan sevdiğim bir kaç alıntı ve bir de güzel şiir;

"Yapılacak en iyi şey çoğunlukla içmekti. İçmek seni sen olmaya yaklaştırırken seni sen olmaktan alıkoyardı. Öfken susardı, sesin parıldardı"

"Uzun bir yolculuğun bana öğrettiği; dursan, hareket etmesen ya da dünyanın etrafını defalarca dolaşsan da değiştirebileceğin tek şey ağzından henüz çıkmamış olanlardan başka hiçbir şey değil."

"Bir karagöz balığının gözünden baktı sahile
Sonra yolcu yolunda gerek dedi
ve bindi otobüse
yeni acılarda Denize girenlere baktı
bir gün evvel bana benzeyen Denizde yüzüyordu
sıcak yerini serinliğe bıraktı düşünde
muavin su ister misin dedi
teşekkür etti ama susamıştı
zeytin ağaçları romatizmadan kargacık burgacıktı
ve yol boyunca filozofları düşündü bu sahilde yaşamış
gözlerini kapadı otobüsün hareket ettiği Kasaba'ya
döndü
sahilde bir bira ısmarladı kendine
muavin bilet dedi ve ekledi nereye
ne zor soru bu ve ne kadar kolay sorulan
soğuk kuyu...
Acıkan ellerinde ki sessizliği sırt çantasına koydu
ve yolculuğun Filistin askısında gülümsedi sebepsiz
aklına gideceği ve gidemeyeceği yerler geldi
bir su şişesi yere düştü
gözlüğünü düzeltti
otobüs durdu
muavin soğuk kuyu da inecekler kalmasın dedi
yolculuk bitti

Hakan Kiper"

"Bir hayal dünyasını seviyorum ben. Her anını sonum gibi yaşamayı seviyorum. Toz duman kaplı bu pusu bu yanılsamayı seviyorum"

Kocali 6. Kitap Fuarında tanıştım kitabın yazarıyla. Kısa bir sohbetimiz oldu. Yazacaklarım sohbetimizden alıntıdır ve belki sizleri yazara biraz daha yakınlaştırır.


Ben: Hiç bloğunuz oldu mu?
Hakan Kiper: 2004'de başladım blog yazmaya, dört bloğum oldu.
Ben: Ne kadar çok
Hakan Kiper: Karakterler öldü bloglar kapandı ve yenisi açıldı. 
Ben: Sizin için yazmak ne ifade ediyor?
Hakan Kiper: Belki çok klasik olacak yanıtım ama benim için yazmak "nefes almak" gibi.

Teşekkür ediyorum sohbet için kendisine buradan da. Yazarın ilk kitabı "hiçbiryerde" İzmir'de ki ZEUS KİTAPEVİ tarafından yayımlandı. Takip etmek isteyenler Facebook hiçbiryerde sayfasından ya da Twitter @hakankiper adreslerinden takip edebilirler.

Hakan Kiper'e çıktığı bu yolda başarılar diliyorum.

KİTAP:         hiçbiryerde
YAZAR:       HAKAN KİPER
YAYINEVİ: ZEUS KİTAPEVİ

pehito

BEYAZ KELEBEK GEL HADİ BUL BENİ


Bir beyaz kelebeğin kanadına gizlenmişti gece, tek bir benekte.
Ona eş olmuş gibi, bir olmuş bedeniyle.
Bedensiz bir ruha dokunur gibi uzandım sana, kelebeğin kanadında ki gecede,
Gör istedim.
Geldiğimi duy istedim.
Seni sardım her gün her gece, ruhumu esir eden aşkla.
Ve senden severek gittim.
Bunu bil istedim.
Kaç kez dokundum o geceye, sen oradasın diye.
Geceler bitti, kelebeğin ömrü...
Sen beni
Bulabildin mi?

Uyuşuk Hayalperest
pehito

ÖLÜM KALIM MESELESİ DEĞİL HAYAT


Hayat aldanmaz sana ama bak aldatır unutma. Bazen kanmak ister insan, kana kana içmek, kana kana sevmek, kana kana ölmek ister. Bazen sürüklenmek ister bir şarkının melodisine, bir kadeh şarap ister insan bazen. Bazen ayakların götürür seni, bazen sadece rüzgarın ılık esintisi. Bazen sonunu bilerek gider insan, bazen sonunu görmeden gider ama illede gitmek ister.

Bazen acınacak hale düşmeyi bile ister insan, ilgi beklediğinden değil de sonunda yenilmez çıkmak istediğinden belki de. Yenile yenile yenilmez olmak ister ve bilir istemek yetmez, beklemek yetmez öyleyse koşmak ister insan.

Şşşşşt sana söylüyorum, hadi durma koş!!

pehito
:)


28 Mayıs 2014 Çarşamba

ESMER GECE


Takıldığını düşünme, sen dursan da akıp geçer zaman.
Bırak saatin tık tak sesini, izle güneşin gök yüzünde sema edişini. 
Dikmişse sana gözlerini bil ki o vakit öğlen vakti, en iyisi koru ondan kendini.
Yaklaşmışsa denize sen de göz kırp en az iki kere 
Ve akşam üzerinin serinliğini üzerine al ceket niyetine.

Gez iyisi mi deniz kenarında kumların üzerinde.
İzin ver kendine, hayal et geçmişini.
Hani o eline değdiğinde vücudunu sallayan adamı ya da kadını.
Uzat elini hayallerine,
İstersen bir öpücük kondur.
İstersin "beni nasıl bıraktın" diye fısılda geceye.

Hayalini gerçek yap gecede ya da 
Bırak gerçeği, geçmiş bir hayale...

pehito

SAATİMİ KURDUM AMA YİNE GERİ KALMIŞ


Bilmeden kurdum bende çünkü biliyordum herkes böyle yapıyordu. Birtakım ön yargılarını biriktirip "sen böyle yapmışsın, sen de böyle düşündün" diyordu. Halbuki bazen biz bile bilemezdik ne düşündüğümüzü. Öyle birbiriyle iç içe geçerdi ki aklımızdakiler, yetişemez, bir arada bir sürü şey düşünmüş olur, biri "ne düşünüyorsun?" diye sorduğunda "hiiiiç" diye yanıt verirdik bir çırpıda. Halbuki o hiç'in içine ne çok düşünce sığdırmıştık.

"Hadi ama söylesene ne düşündüğünü, uzun zamandır boş boş bakıyorsun kesin bir şey düşünüyorsun" diye zorlarsa, kendimizi ne düşündüğümüzü bulmaya çalışır halde bulur, içinden çıkamaz "ya gerçekten hiçbir şey düşünmüyordum" deriz. Muhtemelen karşımızda ki "diren" deyip bize o en cevap bekleyen bakışını attığında; "tamam" deyip sıralarız aklımızdakileri. "Gezi direnişi, Soma faciası, devlet büyükleri, Türkiye'nin geleceği, gelecek kaygısı, yeşiller bitecek mi, hayvanlar ölecek mi, doğayı mı katlediyoruz yoksa yaşam alanımızı mı katlediyoruz, hayat çok kısa, bilemedim belki de çok uzun" ya da en iyisi Seni Sevdiğimi Düşünüyorum diyelim de kapansın bu mevzu.

Sevgilerimle
pehito

27 Mayıs 2014 Salı

EVRİMİM DEVRİM OLSUN



Düşüncesizliklerimi taşıyıp başka yerlere düşünceli olmaya karar verdim. Tabi her şeyde olduğu gibi kararlı olmak yetmezdi. Verdiğimiz kararlarımıza inanıp beynimize sinyaller göndermeli, beynimiz bunu algılamalı sonra da davranışa dönüştürmeli. Bir de bütün bunları motor davranış haline getirmeliyiz ki, sürekli düşünüp beyne sinyal göndermeyi kesmeli, gönderilecek yeni sinyaller içinde yer açmalıyız.

İşin özeti şu, bazen kendimize saçmalama izni vermeli saçmalaya saçmalaya saçmalıklarımızı bitirmeli, kendimize saçacak bir şey bırakmamalı ve sonunda "ben olmalıyız" isterseniz biz de olabiliriz. Sonuç olarak hayat paylaştıkça güzel. Acılar azalır paylaştıkça, mutluluk çoğalır derler. Bence hiç de doğruyu söylemezler, İkisi de çoğalır paylaştıkça. İnsan anlattıkça yeniden yeniden yaşar yazdıkça bir kez yaşar, yazarken yaşar akıtır içindekileri bilinmezlikler nehrine, anlattıkları nehrin suyundan içenlere ya da nehir de yüzenlere bulaşır ama bilmez yazan, kime değmiştir yazdıkları.

O yüzden yazar yeniden yaşar yazar, hayal eder yazar, arzular yazar ve bırakır yine aynı nehre. Vazgeçtim adı bilinmezlikler nehri olmasın, adı internet olsun, her okuyana dokunsun. Birine dost olsun, birine düşman olsun ama her okuyana yoldaş olsun.

Yıllardır bıkmadan usanmadan dinlediğim şarkılar var, bir de dans ettiklerim var, bir de ağladıklarım, bir de dinlerken gülümsediklerim. Bak onlar da yoldaş dinleyene ve bilmiyor şarkıyı söyleyen, kime ne zaman değdi o şarkı ve neyi değiştirdi hayatında.

Hııı, evet evet doğru ya da bu ne saçmalamış diye okuyan arkadaşım selam olsun sana. Teşekkür ediyorum, okuyan gözlerine sağlık diliyorum. Seni tanımıyorum ama sevgilerimi sunuyorum çünkü biliyorum o da paylaştıkça artar ve ben tam şu an gülümsüyorum, hadi sen de dene. Bak çok kolay.

pehito
:)

BEN AŞIK OLDUM


Bitirmek ne kadar zor. Sanki başlamak kolaydı, Acaba nasıl biri, iyi mi, kötü mü, benim onu sevdiğim kadar beni sevecek mi, yoksa sevmeyecek mi. Çok da yakışıklı aldatır mı, baksana etrafında bir sürü güzel kız var. Aman ya sonuçta ben de çirkin sayılmam. Güzel de sayılmam, öyle sıradan ortalama güzellikte bir kadınım işte.

Aynada ki yansımam "ortalamanın biraz altı abartma" dese de bugün, bir kez olsun abartmak istiyorum. Nasılsa bir sürü soruyla başlamış ilişkimiz bugün bitti. Bıraktık her şeyi geride, bırakalım geri kalsın dedik. Gerile gerile belki o da bir yerde patlar kendini imha eder dedik.

Bütün olmazları aldık yanımıza, olurlara taşımaya çalıştık ya da bendim taşıyan onu da bütün bunlara ortak ettim. "Hadi" dedim. "Gel" dedim. Sonuçta bütün erkeler için durum şundan ibaret değil mi "her kuşun eti tatlı" ve belli ki onun için de böyleydi. Hem o kadar olmaz varken daha da tatlıydı, üzerine ballar pekmezler, acı sevenler için meksika sosları sürülmüştü. Geldi işte bilmiyorum nedenini.

O gözlerime baktı aşık oldum, bana dokundu aşık oldum, bıraktı beni aşık oldum. Duruşuna, bakışına, hiç de kaslı olmayan vücuduna aşık oldum. Gidişine aşık oldum, anla işte ben aşık oldum ve şimdi o gitti.

Aman ne yapalım biri gider biri gelir.

pehito

MART MENEKŞELERİ


Daha önce aynı yazarın YAĞMUR SONRASI ve BÖĞÜRTLEN KIŞI isimli kitaplarını da yazmıştım. Okumak isteyen üzerine bir TIK yapsın yeter.

Mart Menekşeleri kitabında da yazar; akıcı, günlük ve sizi sarıp sarmalayıp, kitabına esir eden cümlelerini kullanmış. Bu kitapta da Yağmur Sonrası ve Böğürtlen Kışı kitaplarında olduğu gibi geçmiş ile bu günü yazılan mektuplar, günlükler ve fotoğraflarla bir araya getirmiş yazar. Okurken şöyle düşünmekten kendimi alamadım; "yaşadıklarımız belki de dünün birer yansıması ve biz bu günü yaşarken başka hayatlara dokunarak geçiyoruz. Bir kitapta, bir fotoğrafta, bir müze de ve tabi ki en çokta bir müzede." ;)

Emily uzun zamandır yazamayan ama çıkardığı ilk kitabının etkileri hala sürmekte olan bir yazar. Eşiyle, Joel'in artık başka bir kadına aşık olduğunu söylemeleri sonuncunda ayrılırlar. Emily hem yazamıyor oluşunun hem de Joel'in ona olan ihanetinin etkisinden kurtulmak ve kendine gelebilmek adına arkadaşı Annabella'nın da desteğiyle Oregon Adasına yengesi Bee'nin yanına gider..

Emily yengesi Bee'nin evinde kaldığı odada kırmızı kadife kapaklı bir günlük bulur ve onu okumaya başlar. Yıllar öncesinde kalan "1943" ve ailelerini de ilgilendiren duygusal ve kayıplarla dolu bir hikayenin nasıl başladığını günlükten  ve devamını kendi çabalarıyla yaptığı araştırmalarla öğrenir.

İçinde bolca AŞK bulacağınız güzel bir aşk hikayesi.
Keyifli okumalar
pehito


KİTAP                  MART MENEKŞELERİ
YAZAR                 SARAH JIO
YAYINEVİ           ARKADYA

23 Mayıs 2014 Cuma

KENDİME SONSUZLUK BAHŞETMEDİM


Bazen, sadece "bazen" diyecek gücü bulabiliyorum kendimde. Bazı zamanlarda kendimi daha güçsüz hissediyorum. Her zaman güçlü olamayız zaten öyle değil mi? Bir robot, bir makine değilsek eğer her daim mutluluk ve her daim hüzün yoktur. İnsanlık azıcık ondan azıcık bundan gerektirir ya da gerektirmelidir.

Bazen şöyle diyorum kendime. Belki de çok önemsiyoruz kendimizi ya da çok korkuyoruz ki sonsuz olmak istiyoruz. Bedenlerimize ruhlar sıkıştırıp diyoruz ki "İyiysen cennete, kötüysen cehenneme gideceksin" yani yine sonsuzsun diyoruz ya da "bu ruh var ya bu ruh, bu bedende son bulmayacak varlığı. Bu ruh her ölümle yeniden doğacak, başka bedenlerde can bulacak" diyoruz ve yine sonunda kendimize hep sonsuzluk bahşetmiş oluyoruz.

Bitsin istemiyoruz, dursun istemiyoruz. Peki ya sana şöyle desem; belki de hepimiz birer hücreyiz ve birleşerek bir organizmayı meydana getiriyoruz. Ruh falan yok sadece bedenlerimiz var, tüm varlığımız bedenlerimiz. Kötü insanlar birer kanser hücresi iyi insanları ya ele geçirip kötüleştiriyor ya da iyi insanlar onları ele geçirip iyileştiriyor. Amacımız organizmayı yaşatmak ya da yok etmek.

Varlığın tek nedeni bu belki. Belki de hayat sadece bir tek doğum ve bir tek ölümden ibaret.

sevgilerimle
pehito

22 Mayıs 2014 Perşembe

AYNI YILDIZIN ALTINDA



Ölümüne aşk nasıl olur? İşte bu kitapta nasıl olacağını satır satır yaşar gibi okuyorsunuz.

On altı yaşında kanser hastası Hazel Grace yaşamının sonlanmak üzere olduğunu bilerek yaşamaktadır. Hazel'i hastalığı dışında diğer yaşıtlarından ayıran en önemli özelliği hayata dair farkındalıkları. Son zamanlarını yaşayan Hazel Destek Grubu Toplantılarından birinde yaşamını değiştirecek bir karşılaşma yaşar.

Augustus Waters isimli, yakışıklı genç Destek Grubuna katılır katılmaz Hazel'in aklını başından alır ve hayatını bambaşka bir yönde yaşamasına neden olur.

Kitabın edebi ve kurgusal yönü oldukça başarılı. Arada kahkaha atacağınız, arada hüzünleneceğiniz, çokça merakla okuyacağınız başarılı bir kurgu.

keyifle okumalar
pehito

KİTAP          AYNI YILDIZIN ALTINDA
YAZAR         JOHN GREEN
YAYINEVİ   PEGASUS YAYINLARI

Veeee bir de kitabı okurken filmi olmalı dedim. Varmış, çekilmiş. Şu an diyorum ki yazar her şeyi gözünüzde canlandırarak yazmış. Çok başarılı ve işte filmin FRAGMANI mendilleri hazırlayın.
:)

20 Mayıs 2014 Salı

BÖĞÜRTLEN KIŞI



Claire Aldridge yerel bir gazetede çalışmaktadır. Yakın zamanda hayatında büyük bir trajedi yaşamış ve gazetenin sahibi olan eşiyle aralarına mesafeler girmeye başlamıştır. Bir yandan yaşadıklarını atlatmaya diğer yandan eşiyle arasına giren buzlarla nasıl baş edeceğini düşünürken gazetenin editörü mayıs ayında başlamış olan zamansız kar fırtınasının 1930'lu yıllarda da yaşanmış olduğunu ve bununla ilgili bir makale yazmasını ister.

Claire araştırmaya başladığında, o yıllarda kar fırtınasının başladığı gün bir çocuğun kaybolduğuna dair bir haber okur. Haberin yine aynı yıllarda kurulmuş olan kendi gazetelerinde yer almadığını da fark eder. Yaşadığı trajedi ile arasında kurduğu bağ nedeniyle bu haberin peşinden gider ve Vera ile küçük oğlu Daniel'in yürek burkan hikayelerini keşfetmeye başlar.

Sarah Jio'nun kitabında; her bir resmin gözünüzde canlanacağı iyi bir kurgu ve duygu yüklü cümlelerle buluşacaksınız.

Keyifli okumalar
pehito

KİTAP                BÖĞÜRTLEN KIŞI
YAZAR               SARAH JIO
YAYINEVİ         ARKADYA YAYINLARI

16 Mayıs 2014 Cuma

KARA ELMAS



Çocuk kalbi, oyunlarıyla vedalaştı.
Gözlerinden bir damla kara elmas aktı.
Muhabir mikrofonu uzattı,
"Kimi bekliyorsun çocuk?"
Titreyen çocuk sesi cevabıyla büyüdü;
"Babamı ve dayımı!"
"Seni nasıl severdi baban?"
Küçük kız, istemeden bir kez daha büyüdü.
"Canım kızım diye" dedi ve yayın kesildi.

pehito