26 Temmuz 2013 Cuma

BEN senin için BUNU yaptım


Ailemden ancak bana bir ay ucu ucuna yetecek kadar para alıyordum. Arkadaşımla bir delilik yapıp üniversite şenliklerinde tezgah kurup, satış yapmak için, bütün paramızı incik boncuk, biraz kumaş boyası ve beyaz fanilalara harcadık. Artık bir simit alacak param bile yoktu. 

Ama içimde muhteşem bir heyecan, yeni şeyler üretecek ve insanların beğenisine sunacak olmanın sevinci vardı. Öğrenci evimize kapandık, yamalı kanepelerimizin bize batan tellerinin üzerine oturup, boncuklardan renk renk kolyeler, bileklikler yaptık. Duşa kabini olmayan, yerleri eski mermer, kabini kapısı olan banyomuza girip, fanilaları leğene bastık ve renk renk batikli tişörtler bize bakıyor bizde memnun gözlerle arkadaşımızla birbirimize. Ve yaptığımız her şeye aşık olduk o akşam.

Şenlikler de bir tezgah açtık. Hepsini aşkla sattık. Bir sözüm vardı kendime "ilk kazandığım parayla, evsiz çocuklara yardım edecektim" Ve ilk paramı kazanırken gözüme ilişen 4 çıplak ayağın sahiplerine baktım. Solmuş siyahın griye bile yaklaşamadığı kıyafetleri ve çıplak ayaklarıyla, mendil satan iki sokak çocuğu. 

Kazandığımız bütün parayı heybeme attım, ürkek adımlarla yanlarına yaklaştım. 
-Merhaba mendil alabilir miyim?
-Tabi abla..
-Ne kadar?
-1L
-Ablam bir şey diyeceğim ama yanlış anlamayın, ayaklarınız acımıyor mu? Niye ayakkabı giymiyorsunuz..

Güldü biri, biraz alay eder, biraz da ben onlarla alay ediyormuşum gibi..
-Varda mı giymiyoruz!!
Belli ki bu bir soru cümlesi değildi..
-Ablam............ ben size çorap alsam, param ayakkabıya yetmez bir çift terlik alsam.
Cevabı veren acı acı güldü, diğeri "olur abla" dedi.

Yakında ki yer altı çarşısına gittik birlikte. İkişer çorap, birer çift terlik aldım onlara. Arkadaşımı tezgahta yalnız bırakmıştım, hem çocuklara yardım etmenin hem de kendime verdiğim sözü yerine getirmiş olmanın rahatlığıyla geri döndüm. 

Satışlar aynı hızla devam ediyordu, para üstü gerekti. Elimi heybeye attım, günün bütün kazancı gitmişti. Geldiğim yolları koştum ama paradan eser yoktu.

İki hafta sonra, aynı sokak çocuklarını öğrenci evimizin sokağında gördüm. Üzerimde pijamalar indim yola. HEEEEEYY!! Diye seslendim. Döndüler arkalarına ve durdular. Yanlarına gidip;

-Ben size iyilikten başka ne yaptım, ayaklarınızda terlik yok diye terlik aldım. Neden paramı çaldınız!!!
Gözlerim ayaklarına takılmıştı, yine çıplaktı.

-Bizim de kardeşlerimizin ayakları çıplaktı, onlara verdik. İhtiyacı olduğunu gördüğümüz için ve sadece kendi vicdanımızı rahat ettirmek için verdik. Değil paramızı, canımızı alsalar BEN SENİN İÇİN BUNU YAPTIK DEMEZ İDİK..

O an anladım ki sadece kendin için yap, ne yapıyorsan sadece kendi vicdanın kendi isteğin için yap. Karşılık beklemeden, "o da sana iyilik yapsın" diye beklemeden yap..

Sevgilerimle
kurgu
pehito

24 Temmuz 2013 Çarşamba

SUSMALARLA ANLATTI


Bir Reyhan vardı;
Kömür karası gözleri, siyah saçları ve esmer tenliydi Reyhan.
Aklından geçenler vardı;
Kimini kendine sakladı, kimini yazdı akladı, kimini doğmadan aldırdı, 
kimi faili meçhul cinayete kurban gitti
Ama Reyhan hiçbirine aldırmadı.
Onun hazinesi, kendine sakladıklarıydı.
Hiçbir zaman konuşup anlatmadıkları,
Susup kendine sakladıkları.

Bir Reyhan vardı;
Susarak anlatanların kraliçesi, 
Kendi kendine konuştuklarının patroniçesi.
O bilirdi; susmadan söylenemezdi konuşulacakların en hakikatlisi..

Bir Reyhan'lı vardı;
Susmalarını dualara gömen.
Susmanın anlamının, doğru yerde susmak olduğunu bilen..

pehito

23 Temmuz 2013 Salı

YENİ BİR PENCERE AÇ


Hayatınızda hep açacağınız yeni pencereler olsun. Hep bir hareket alanı bırakın kendinize. Mesela tek bir bloger'ı takip etmeyin. Bilin ki başka yazı yazan ve sizin hayatınıza değecek başka yazılar da var. Bir tane arkadaşım olsun o da canım olsun demeyin. Arkadaşınız çok olsun, hepsinin size verdiği ayrı tat olsun. Kimiyle dedikodu yapın, kimiyle okuduğunuz kitabı paylaşın, kimine "kimseyle paylaşmam" dediğinizi anlatın. Kimine gülün, kimine ağlayın ama asla bir kişiye bağlanmayın. Çekip giderse " yeniden başlamak" tabirinin en acılı yollarından geçmek zorunda kalmayın.

İşinize bağlı olun, dürüstçe yapın, patronlarınızı sevmeyi deneyin ama orası olmazsa başka bir yer vardır, bunu da unutmayın. 

Sevin ama bilin ki sevdikleriniz de gidebilir o yüzden siz her şeyi ve herkesi sevin. Bir diziye bağlanmayın, bölüm sonu erken gelebilir unutmayın.

Duruyorum ve düşünüyorum. Hayatımda ki herkes çok değerli ama dün yoklardı. Bugün de gidebilirler. Evim çok değerli ama bunu satıp yenisini alabilirim. Yaşadığım şehri seviyorum ama başka bir şehirde yaşamak zorunda kalabilirim. Hayatımda ki hiçbir şeyi, yaşamımın merkezi yapmıyorum. Eğer sadece onun için yaşar ve tüm dünyamı onun etrafına kurarsam biliyorum ki, o gittiğinde dağılırım..

Bu çok değer verdiğim KIZIM için de geçerli. Ben de annemin babamın en değerlisiydim ama onlarla senede bir ay ancak görüşebiliyorum ve biliyorum ki zamanı geldiğinde kızım da gidecek. Hayatımın merkezi o olursa gittiğinde dağılırım.

Yaşamınızda çok insan olsun, hobileriniz olsun vakit ayırın. Her şeye seçenekli yaklaşın ve her zaman yeni pencereler açın, her yeni pencere sizi hayata daha çok bağlayacak bunu unutmayın.

Bu gece içimden bunlar geçti..
Sevgilerimle
pehito 

21 Temmuz 2013 Pazar

LEKELERE VEDA


Madem zincirleri kırdım bir kere, çıktım hikayelerin ve şiirlerin dışına. Bir de derdimi açtım size, adil olmak gerek değil mi hayatta. O zaman bildiğim güzel şeyleri de saklamayayım sizlerden.

Malum havalar ısındı, gerçi burada geceleri gündüzlerin aksine pek serin geçiyor. Mevsim normallerinin altı diyeceğim ama normali ne onu diyemeyeceğim :)

Gelelim esas konuya. Bu da esas kız esas oğlan gibi oldu :) Hava sıcak, güneş her yerde yakalıyor bizi. Bazen korumalı bazen korumasız. Badygard değil tabi bahsettiğim :) Koruyucu kreminizi sürdüyseniz dert değil de sürmediyseniz gelsin cilt lekeleri. Bunu önemseyen, "hayıııııııır istemem yüzümde değil leke minicik minnacık sivilce olsun istemem" diyen arkadaşlarıma bir tarifim var. Denenmiş test edilmiş, çok kolay bir tarif...

TARİF :)
1 adet yaş maya
1 tatlı kaşığı yoğurt
1 tatlı kaşığı bal ve
3 ya da 4 ( daha fazlasını da koymayın, cildinizi tahriş edebilir, uyarmadı demeyin) damla limon...

Bu kadar basit :) hazırladığınız karışımı pamukla yüzünüze sürüp yarım saat bekleyin. Ilık suyla yıkayıp, tonik ve nemlendiricinizi sürün. Hafta da bir kez yapıp yüzünüzde ki lekelere veda edin :)

sevgilerimle
pehito :)

20 Temmuz 2013 Cumartesi

TUT ELİMİ


Ayaklarımın altına serilen karanlığa yürüyorum. 
Sigaramın dumanını içime çekmiş, isli isli yürüyorum. 
Acı acı dokunduğum tenine yürüyorum.
Tenime değen yağmurla sana yürüyorum.
Karanlık gecelere, sessizliği sinsice değen ağustos böceklerinin kulak tırmalayan sesine ve
Palyaçonun makyajının ardında kalanlara yürüyorum..

pehito

bir de bunu keşfettim..

SENİ KUTLUYORUM!!


Açtım kollarımı iki yana kutluyorum, neyi mi kutluyorum yaz mevsimini kutluyorum. Okuyan seni kutluyorum. Sıcak kumu, mavi denizi kutluyorum. Beni çok takanı, hiç dert etmeyeni kutluyorum. Gökyüzündeki beyaz bulutları. Şimdi radyo da çalan şarkıyı kutluyorum. Nazan Öncel :)

Bugün 23 Nisan'ı, 19 Mayıs'ı, 30 Ağustosu hepsini birden kutluyorum. 
Keyifli hafta sonları, ben öyle geçireceğim keyifle...

pehito
:)

GEÇMİŞİ ÖZGÜR BIRAKALIM


Hatırlı bir şey olsun istedim. Cumartesi sabahı kendime şekerli bir kahve yaptım, dinledim. Kendimi dinledim. Bu kez sus demeden bugün senin günün deyip oturdum dinledim. Anlattı bana iç sesim..

Arkadaşlarımı anlattı, kırgınlıklarımı anlattı. Üç yıl öncesini beş yıl öncesini anlattı. Sustum dinledim. Herkesi dinliyorum da seni mi dinlemeyeceğim dedim. Hadi anlat, yok bu kez itirazsız dinleyeceğim. Yeter ki boşalt içini ve neyse dert ettiğin yitip gitsin, hadi, hadi anlat. Dinlerim seni, kimleri dinlemiyorum ki. Hiç umurunda olmadığım sırf anlatmak için yanımda olanları, çok sevdiklerimi, bugün gelip yarın gidecekleri, herkesi dinliyorum. Neden zor gelsin ki kendimi dinlemek deyip, hatırlı bir kahve yaptım ve dinledim.

Bitirdin mi, şimdi sen dinle beni. Geçmiş, geçmiş gitmiş. Sen biliyor musun ne kadar zamanın var, ne kadar kalacaksın hayatta. İnan ebedi değil. Ne kayıplar verdin bunu senden daha iyi kim bilebilir ki. Bırak, tuttuğun her şeyi bırak, anı kaçırıyorsun. Sana gülümseyenleri, çarpıp geçenleri, temiz havayı, sevdiğin dostlarını, aileni..

Bak en çok ne zaman canın yanacak biliyor musun, tatlı tatlı geçen şeyler geçip gittiğinde. Acı zaten acıydı, zaten yaktı geçti ama güzel anların tadına varamamak işte o acıdan daha acı.

Heeey!! sen de bırak, bu yazıyı okuyan geçmişe takılıp kalan arkadaşım. Gel sana da bir kahve yapayım, şekerli olsun sevmem deme önce ağzımız tatlansın sonra sohbetimiz. Sonra gülümseyelim göz bebeklerimizle, sonra anı yaşayalım, geçmişi özgür bırakalım..

pehito

17 Temmuz 2013 Çarşamba

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK

Arkadaşım Eda'nın anlamlı bulduğum yazılarından birini sizlerle de paylaşmak istiyorum. Umarım nazar değmiştir Edacım...:(


BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK
Size ödüllü bir Harper Lee romanından bahsetmeyeceğim dostlar. Bu romanda beyaz bir kızın ırzına geçmekle suçlanan bir zenciyi, kent halkının vicdanına karşı tek başına karşı koyarak savunan bir avukatın mücadelesi, ırk ve sınıf ayrımı konusundaki mantıksız yaklaşımlar, küçük bir çocuğun gözünden anlatılıyor. Dedim ya size bu romandan bahsetmeyeceğim. Aksine ben kent halkının vicdanının nasıl hiçe sayıldığı, insan ruhuna hitap etmek yerine nasıl azap edildiği, canlıların yaşam alanlarının nasıl gasp-darp-harap edildiği, daha doğrusu bir KATLİAM'ın hikayesini anlatacağım size! Benim hikayemle bu romanın tek ortak noktası adı olabilir, bir de olayların pek de öyle göründüğü gibi olmadığı, daha doğrusu buz dağının görünmeyen tarafı olduğudur.

16 Temmuz 2013 Salı

BU YOL BİZİ NEREYE GÖTÜRÜR!!


Mezuniyetimizin ardından sınıftaki yakın arkadaşlarımla yola koyulduk. Yolun adı "bizi nereye götürürse yolu" oldu. Alkolü de biraz fazla kaçırmışız. Eeeee yeni ergenlere verirsen bedava alkol olacağı odur. Ama ne yapalım birlikte son gecemiz. Kim bilir hayat bizi nereye sürükleyecek ve bir daha ne zaman bir arada olacağız. Sabaha karşı dörtte Didim'e ulaştık. Mavi Şehir koyuna saptık, bir yandan son ses müzik diğer taraftan biz şarkıya eşlik ediyoruz.

Sahile ulaştığımızda gün ağarmak üzereydi. Kumlara yatıp güneşin yavaş yavaş mavi gökyüzüne süzülüşünü izledik. Güneş beyaz bulutların arasındaki yerini aldıktan sonra kıyı boyunca yürüdük yürüdüüüük. Cem hepimizi arkada bırakmış sanki bir şey yakalamaya çalışıyor gibi hızla koşuyordu. Birden geriye dönüp bize seslendi.

-Heeeeyy hazine buldum, koşun...

Ben bir deniz kızı bulduğunu düşünerek koşmaya başladım, diğerlerinin motivasyonu neydi hiçbir fikrim yok. Cem'in yanına ulaştığımızda baş kısmı mavi, oturacağımız alan beyaz renk olan bir deniz bisikletiyle karşılaştık. Bu da fena sayılmazdı. Deniz bisikletini denize doğru iterek üzerine atladık. Bisiklet dört kişilikti ama bir günlük kural ihlal etmekten ne zarar gelirdi ki. Bisiklete bindik ve açılmaya başladık.

Sanki hepimize bir işaret gelmiş gibi aynı anda ayaklarımızı pedallardan çektik ve o berrak maviye, içindeki gri balıklara daldık. Tabi yetmedi gözlerimizle dalmak, önce Selin, arkasından ben ve diğerleri suyun içinde balo elbiselerimizle yüzmeye başladık. Öyle hafiflemiş hissettim ki kendimi. En sevdiğim arkadaşlarım ve deniz. İnsan hayattan daha başka ne isterdi ki...

pehito
kurgudur

10 Temmuz 2013 Çarşamba

GEZİ PARKI DİRENİŞİ ve BİR VEDA DAHA


Bugün uzunca bir aradan sonra oturup bir şeyler yazayım dedim ve Gezi Parkı Direnişinin bir mağduru olan; Ali İsmail Korkmaz'dan daha anlamlı, daha değerli yazılacak bir şey bulamadım.

28 Mayıs'dan itibaren hayatımın merkezi olup, başka hiçbir şey düşünemez ama milletimin güzel insanlarının el ele tutuştuğunu görüp bütün umutlarımın yeşermesine neden olan Gezi Parkı Direnişini, Eskişehir'de 2 Haziran da destekleyen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz hayatının baharında; polisin biber gazlı saldırısından kaçarken  kimliği belirsiz kişilerce saldırıya uğrayarak hastahanelik oldu ve 38 günlük mücadelesinin ardından bugün hayata gözlerini yumdu.

Ama sorarım size Ali İsmail Korkmaz öldü mü!!!

Kendisine Allah'dan rahmet, ailesine de sabırlar diliyorum.
Şiddet dursun, Ali İsmail Korkmaz'ın katilleri bulunsun!!!
pehito

4 Temmuz 2013 Perşembe

TÜM DEĞER VERMEYEN ERKEKLERE GİTSİN..

  


 Gözünden akan bir damla yaşa kurban olacak tek kadın; BEN varım....
 Cebinden çıkacak paraya kurban olacak;
 Milyonlarca kadın...

pehito

3 Temmuz 2013 Çarşamba

GERÇEK AŞK

gerçek aşk


Gece yarısı içime düşen aşk mıdır, GERÇEK AŞK?
Yoksa; gündüzün telaşında unutamadığım mıdır 
GERÇEK AŞK....


KÜÇÜK DENEY FARESİ



Hııım yine aynı kutuya attılar beni. Yollar faklı ama biliyorum kutu aynı, kokusundan tanıyorum. Peynirimi de koymuşlar varış noktasına, buram buram kokusu burnumda. Çekiyorum içime peynirin kokusunu, deniyorum sırayla her yolu. Sağdan gidiyorum koymuşlar önüme betonu, dönüyorum sola hah değilmiş buradaki peynir maketi, seni budala.

"Aaaa yeter!!" diyorum. Alıp başımı sağıma soluma bakmadan yürüyorum. Önüme çıkan tüm engelleri de kemiriyorum. Ve işte müthiş peynir diliminin dumanı tütüyor, tüm ihtişamıyla karşımda. Hop hoooop, ne oluyor? Bu el de nereden çıktı. Bir el alıp götürüyor peynir dilimini ağzına. Artık kimseye acımam bak ukala!! Ben ne engeller aştım buraya gelene kadar. Öyle kolay mı gelip havadan benim peynirimi almak, kusura bakma arkadaş. Ve sana son sözüm ukala.

Herkes kendi yoluna..



pehito

2 Temmuz 2013 Salı

SİS VE İNSAN

sis ve insan

Hey sis!!! Neyi gizlemeye çalışıyorsun???
Yıldızları mı?
Ay'ı mı??
Şu karşıdaki dağları mı?
Ne var ki onları gizlemeye?
İndir perdeleri....
Hey sis, kolaysa sen gel,
Yüreğimdekileri gizle!!!!
pehito

SAKLAMBAÇ



Kimseden saklamam gözyaşlarımı,
Onlar nedensiz gizlenir.
Benim derdim yok insanlarla,
Gözyaşlarımsa alışamadılar hala..
pehito

KIRMIZILI KADIN


Kırmızılı Kadın, başka hiçbir renk giymezmiş. Rujunu kırmızı seçermiş, ojesini kırmızı. Işıl ışıl parlarmış, herkes peşinden koşar, onun hakkında hayaller kurarmış. Kırmızılı Kadın eve gelince silermiş ojesini rujunu, çıkarırmış elbiselerini bembeyaz kalırmış. Kimse onu öyle görsün istemezmiş. Bilirmiş ki teni beyaz floresan gibiymiş, tüm kusurlarını gösterirmiş.

Ertesi gün Kırmızılı Kadın tekrar dışarı çıktığında, yine tüm kafalar onun geçtiği yöne doğru çevrilmiş. Herkes ona bakarmış ama Kırmızılı Kadın bu durumdan pek de memnun olmazmış. Kendini hep kırmızıya mahkum hissedermiş.

Bir akşam her zamanki gibi yine eve gelmiş, çıkarmış üzerindekileri birden kapı çalmış; Kırmızılı Kadın hazırlıksız yakalanmış. Zil öyle arka arkaya çalışıyormuş ki Kırmızılı Kadın, beyaz floresan teniyle kapıyı mecbur açmış. Gelen alt komşusuymuş, bir bardak una ihtiyaç duymuş. Ama görünce Kırmızılı Kadını beyaz floresan teniyle, orada nutku tutulmuş kalmış. Kırmızılı Kadın anlamış, alt komşusu görmüş tüm kusurlarını önce biraz rahatsız olmuş, sonra komşusuyla sohbete koyulmuş.

Yıllardır başına gelmeyen bir şey gelmiş. Kırmızılı Kadınla ilk kez biri sohbet etmiş. Komşusu "sen ne kadar akıllı kadınmışsın" demiş.  Kırmızılı Kadın kapıyı kapatmış, tüm kırmızı kıyafetlerini camdan aşağıya fırlatmış. Sevmiş floresan beyazı halini, o da böyle yaşlanmış.

pehito