18 Aralık 2012 Salı

İŞARETLER


işaret
Eski sevgilimi bir türlü unutamıyorum. Gün içindeki işlerime dalsam da, bir bakmışım bugün 'Burak'ı hiç düşünmedim' derken bile kendimi onu düşünürken buluyorum. Ne hayatımdaki adam, ne işim, ne yaşadığım yeni heyecanlar, ne de gittiğim yerler hiçbir şey onu unutmama yardım etmiyor ve her gün kafamın içinde bir kanser hücresi gibi büyümeye devam ediyordu.

Bir de gecelerim var benim.  Yaşasın bugün Burağı düşünmedimin, anlık neşesinden gerçeğe uyandıktan hemen sonra, bugünde olmadıyı düşünürken, sancılı uykularıma dalıyorum. Sonra Burak'la buluşuyoruz gözlerim kapalı, kokusunu alıyorum önce, müthiş bir huzur ve tarifsiz bir mutluluk duyuyorum.  Gözlerimi açıyorum karşımda duruyor, kahverengi kısık gözleri gözlerimde, sonra bir adım daha yaklaşıyoruz önce ellerimiz buluşuyor ve sonra ince kıvrımlı dudakları benimkine değiyor ve bir daha ayrılmayacakmışız gibi birbirimize sarılıyoruz ve o kabus anı; bedenimin ihtiyacı olan günlük uyku zamanım doluyor gözlerimi açıyorum, peluş ayım yanımda O DEĞİL. Uyandığım kabusumu tatlı bir rüyaya dönüştürebilmek için; 'MERHABA HAYAT, BUGÜN GÜZEL BİR GÜN' diyorum.

Alarmın çalmasıyla onsuz kabus günlerimden birini yaşamak için yataktan kalkıyorum. Beş yıldır birbirini takip eden günler, biri diğerinin aynısı gibi yaşanıp gidiyordu.  Akllımda hep onun anısı, yüreğimde onun aşkı, BELKİ O DA AŞIKTIR BANA, UNUTAMAMIŞTIR BENİ, HAYATINA GİREN HİÇ BİR KADIN BENİM GİBİ OLMAMIŞTIR belki günlerimden birinde, ihaneti de göze alarak onu aramak için telefonu almamla, telefon çalmaya başllıyor, nabzım yükseliyor ve kalbim hızla atmaya başlıyor BURAK diye geçiyor içimden.

Hep, birini siz ne kadar güçlü düşünürseniz, onu ne kadar kalpten isterseniz o da sizi öyle çok hisseder diye düşündüm. Ben Burağı her düşündüğümde şu an o da beni düşünüyor, ben de bunu hissediyorum dedim kendime ve beni beş yıldır rahatlatan tek şey de buydu ve bir de sosyal paylaşım sitesinden aldığım, gün içinde defalarca baktığım fotoğrafı.

Telefonun ekranına bakıyorum; arayan Aslı. Burak değil, sanki Burak olmak zorundaymış gibi, o an nasıl bir hayal kırıklığı yaşadığımı anlatamam, tarifsiz bir sancı oturuyor yüreğime. Aslı'yla konuşmamı bitirip, hemen sonra telefonu elime alıyorum ve beş yıldır hafızamdan silemediğim numarasını tuşluyorum
ve ARA tuşuna basamadan, burnuma gelen yanık kokusuyla, mutfağa koşuyorum. Fırını kapatıp, kömüre dönmüş yemeğimi fırından çıkarıyorum. Gerekli temizliği yaptıktan sonra telefonu, aslında son olmayacağını bilerek ama BU KEZ SON deyip elime alıyorum. Telefonun kilidini açıp, ARA tuşuna basıyorum ve o ses yıllardır kulaklarımdan gitmeyen o boğuk ses;

-Alo..

-.....Se....Mer...Merhaba Burak...

-Merhaba...

Her an telefonu kapayabilir endişesiyle, hızla;
-Sana hissettiklerimi anlatan bir mail attum..

-Evet dayanamayıp bunu da yapmıştım.-

-Okudum, amacın ne?

-Bir amacım yok, hislerimin benim içimde kalmasından yoruldum, seninle paylaşmak istedim. Bir de benimle arana koyduğun mesafe, beni gerçekten çok üzüyor. Bana son attığın mesajla kalbime kocaman bir çizik attın ve ben o çiziği tamir edemiyorum. O mesajında yazdıklarının gerçek hislerin olmadığını, beni o kadar ucuz görmediğini senin ağzından duymak istiyorum.

Bunları, beni senden uzak tutmak için yazdığını bilmek istiyorum ve amacın gerçekten buysa, ben seni kalbime gömdüm Burak. Sen bana hayatımdaki herkesten daha yakınsın, seni ordan hiçbirşeyin çıkaramayacağını ben defalarca anladım.

Amacım seni rahatsız etmek, düzenini bozmak değil, asla böyle birşey istemiyorum. Her zaman mutluluğunu hayal ettim -tabi bunu da birlikte hayal ettim ama- Sadece ulaşılır ol istiyorum, benden sesini esirgeme istiyorum, ben gerçekten çok üzülüyorum.

-Ne hakla ulaşılır olmamı bekliyorsun? Hem istediğinle nişanlanıp, hem de benimle aşk yaşayamazsın!

-Aşk yaşayamayız, bunu biliyorum ama duvarlar örme aramıza, yalvarırım ben seni çok özlüyorum. Bazen ağzından çıkacak bir tek kelime beni iyileştirecek gibi hissediyorum onu bile duyamayacağımı bilmek, beni her gün öldürüyor. Yalvarırım yık o duvarları, dayanacak gücüm kalmadı artık.

-Özlüyorsan nişanlanmasaydın ve ayrıca ben senin için hiçbirşey hissetmiyorum. Ha istiyorsan başbaşa kalacağımız bir yer ayarlarım. Bir saat takılırız gidersin.

-Tanrım bu cümleyi duyacağıma ölseydim. Yine aynı şeyi yapıyorsun, gerçek mi bu söylediklerin, o kadar ucuz muyum ben, senin için. Lütfen gerçekleri söyle yalvarırım gerçekleri. 'Bir daha beni arama' de, ama seni bu kadar ucuz buluyorum deme.

-Beni arama, arada haber almak istersen mail at, belki cevap yazarım. Şu an hayatımın kadını dediğim insanla birlikteyim onun bunları bilmesini istemiyorum.

-......................

Telefon kapandı. Ben onu düşündüğümde o beni hiç düşünmemiş, ben onun için ağlarken, o hiç ağlamamış, benim duygu dolu dediğim anlar onun için yalanmış meğer.

Arkamı döndüm ailemin benim için biçtiği hayata göre, şekillendirdim bedenimi. (Nişanlanacağım insanı da, okulumu da, yapacağım işi de onlar seçmişti.) Kırk yıl geçti, şimdi torunlarımla birlikteyim ama hergün yeniden öğrendim yerine bir şey koyamayacağımı, ne bastıysam yüreğimdeki yangına, alevlerim daha da büyüdü, anlamıştım o yangının sevdiğimden başka yoktu çaresi ve alıştım onunla yaşamaya her güne onun hayaliyle uyanıp, onun hayaliyle uykularıma dalmaya.

Ve artk o telefon konuşmasından sonra ''BEN İŞARETLERE İNANIYORUM'. Aslı aradığında vazgeçmeliydim onu aramaktan ya da yanık yemekten sonra ama biliyorum ya ben, onu ne kadar seviyorsam o da beni öyle seviyor..

Hiç de öyle değil, bazen yaşadığımız küçük işaretlerin daha büyük acılara engel olmak için olduğunu bilmeliyiz.

Onu aramasam bir ÜMİTLE ÖLECEKTİM, onu aradım ÜMİTSİZLİĞİMLE....

pehito

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder