Esas Kızın bir derdi varmış. Açmış Esas Kız, çok aç. Bu bizim bildiğimiz açlıklardan değilmiş tabi. Sevgiye açmış, gerçek dokunuşlara, sevilmeye, sevmeye açmış. Yıllar önce daha yeni genç kız olmuşken, başına gelenler yüzünden kapamış kapılarını da o yüzden açmış. Korkuyormuş Esas Kız erkeklerden, tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korkuyormuş.
O korku kalbinin derinliklerinde bir yerlerde saklanırken, Esas kız ülkesinde her zamanki normal rutininde işlerine devam ediyormuş. Gel zaman git zaman ama bir yerde dur zaman derken bir gün, dağların ardından, güneşi arkasına alarak, bembeyaz bulutları da peşinden sürükleyerek; o muhteşem, görkemli atıyla Beyaz Atlı Prens gelmiş. Esas kız onu görür görmez başka şeyler hissetmiş. Bedenine başka, ruhuna başka, kalbine başka gelen şeyler. Kalbine bir serçe konmuş, karnına misafir kelebekler gelmiş, nefesi tıkanacak gibiymiş neler olduğunu anlamadan ülkesinde unuttuğu duygularla dolanır olmuş.
Esas Kız; artık güne prensle başlayıp, prensle veda ediyormuş ve bir yandan geçmişi hatırlıyormuş. O karanlık günü, sevgilim dediği kötülükler ülkesinin baş veziri Karanlık Adamın ona yaptıklarını hatırlıyormuş ya da zaten hiç unutamıyormuş o geceyi. Onu ülkenin kalpsiz ama güzel prensesiyle yakaladığı günü hatırlamış. Ruhunda bıraktığı geri dönülmez hasarı ve güvensizliğinin nedenini hatırlamış ve bu yüzden yüreğindekilere inat uzak durmuş prensten.
Beyaz Atlı Prens aldırmamış Esas Kızın bu hallerine. Çok özel yaklaşmış ona. Ruhunu okşayan, kalbine dokunan cümleleri uçuşuyormuş ortalıkta. Esas Kız kendini teslim etmek istiyormuş Beyaz Atlı Prense ama geçmişi bir türlü izin vermiyormuş rahatlamasına. Her gece söz veriyormuş kendine yarına onunla başlamayacağım diye ama Beyaz Atlı Prensten gelen her güzel sözle ya da ne güzel sözü, beyaz atlı prens "günaydın" dese o kelime büyüyüp devleşip gökyüzünde yıldız oluyor, ışıl ışıl parlıyormuş Esas Kıza. Bütün bunların karşısında Esas Kızda vazgeçemiyormuş Beyaz Atlı Prensten.
Hem korkudan, hem de yıllar önce kapadığı kapılarını aralayan Aşktan çarpıyormuş minik kalbi. Aşkı bazen şen kahkahalara, bazen göz yaşlarına dönüşüp taşıyormuş Dünya'ya. Esas kız karar vermiş, tüm zincirlerini kırmış. Kendine yasakladığı hislere açmış kapılarını sonunda ve o iki yasak kelimeyi söylemiş Beyaz Atlı Prense; "SENİ SEVİYORUM" demiş bir çırpıda. Zaten gözlerinde pınar oluyormuş aşk, tutamıyor akıyormuş Dünya'ya.
Ve birden; gök karamış, kara kara bulutlar sarmış her yanı, şimşekler düşmeye başlamış yeryüzüne. Esas kız küçülmüş küçülmüş, minicik olmuş. Beyaz at; siyaha dönmüş. Prens; çirkin bir yaratığa dönüşmüş. Her yerde çirkin yaratığın kahkahası ve o kirli cümleleri yankılanmaya başlamış. "HAHAHAHAHAH her şey benim EGOM içindi. Seni de kandırdım, diğerlerine yaptığım gibi. Ben ne zaman zayıflasam atım beyaz olur, ben de bir prense dönüşürüm, sonra saf bir kadının Aşkını emer eski gücüme kavuşurum. HAHAHAHAHAH seni de kandırdım. Şimdi ÇOOOOOOK GÜÇLÜYÜM!!!!!!!!!!!!" diye adeta kükremiş.
Esas Kız ağlamaya başlamış, içinden sessiz sessiz ağlamış, gözünden iki damla yaş akmış. Biri aşk için diğeri güven için. Ağladıkça büyümüş, büyümüş. Çirkin yaratığın boyunu geçmiş, yaratık onun yanında küçücük kalmış. Sonra Esas Kız anlamış; ben tüm kötülüklere inat temiz, saf duygularımla ve AŞKLA yaşamalıyım hayatı demiş...
Bu hikaye de burada bitmiş. SON
kurgu, hikaye
pehito