29 Mart 2013 Cuma

ANNE OLMAK (ÇOCUKTA SOSYALLEŞME SÜRECİ)


Dünkü yazımda paylaşmıştım. Kızımın okulunun Uzman Psikolojik Danışmanı Seyhan Sevinçler Togam, bizleri aydınlatacak, bakış açımızı değiştirecek, çocuklarımızın sosyalleşmesinde yapılan hatalar ve yapılması gerekenlerle ilgili, çok güzel bir seminer düzenledi. Şimdi gelelim öğrendiklerimize, öğreneceklerimize;

ÇOCUKTA SOSYALLEŞME SÜRECİ

Sosyalleşme, Dünya'ya gelen çocuğun; öncelikle ailesinin ve yakın çevresinin, sonra yaşadığı toplumun bir parçası olduğunu öğrenmesi,bir yandan bireyselleşirken bir yandan da toplumun bir üyesi haline gelmesi sürecidir.

İnsanın sosyalleşmesi çok karmaşık bir süreçtir.İnsan, etrafında bulunanların, her gün karşılaştığı  sayısız olayların ve kişilerin, içinde bulunduğu sosyo-ekonomik ve kültürel koşulların, gelenek, töre ve yasaların, fiziksel çevrenin, kalıtım yoluyla geçen bir çok özelliğin ve daha pek çok etkenin etkisindedir. (Kağıtçıbaşı 1999)

Çocukların etraflarındaki diğer bireyleri fark etmeleriyle ve dünyalarına almalarıyla başlayan sosyal gelişim süreci; yuva, okul hayatı ve beraberinde gelen diğer sosyal ortam ve etkinliklerle devam eder. Çocuğun sosyal bir varlık olarak nitelenmesi için, belli başlı davranışları ve özellikleri sergilemesi beklenir.

*Temel sosyal beceriler, başlangıç becerilerini içerir. Bunlar; dinleme, konuşma başlatma, konuşma, soru sorma, teşekkür etme, kendini tanıtma, iltifat etmeyi beceriyor olmasıdır.

*İleri sosyal beceriler; yardım isteme, katılma, yönerge verme, yönergeye uyma, özür dileme, başkalarını ikna etmeyi kapsar. Daha sonra ise; duyguları tanıyıp, anlama ve sorunlarla baş etme becerileri gelir. İzin isteme paylaşma, yardım etme, uzlaşma, haklarını savunma, dövüşten uzak durma, şikayet etme, baskı, alay ve başarısızlıkla başa çıkma gibi beceriler daha ileri düzeydedir ve bazı durumlarda uygulanması zordur. Karar verme, hedef belirleme, bilgi toplama, konu üzerine yoğunlaşma ise bireysel yetilerin de işin içine girdiği durumlardır.

Böyle bakıldığında uzun ve karmaşık gibi görünen sosyal beceriler, aslında zaman içinde kazanılır ve gerekli olan beceri, gerekli durumlarda, davranış repertuarından seçilerek kullanılır.

*Diğer çocuklarla sosyal ilişkiler; bebekler kendilerinden biraz büyük çocuklara yetişkinlere olduğu gibi davranırlar, yaşıtlarına ise davranışları farklıdır.

C.H Bühler, ilk sosyal ilişkinin oyuncak değiş-tokuşu olduğunu belirtir. Yaptığı araştırmada; 6-24 aylık bebekleri ikişer ve üçerli gruplara ayırmış ve bazılarına oyuncak vermiş bazılarına vermemiştir. Birinci yılın ikinci yarısında olan bebekler, oyuncakları birbirlerine vermişler, göstermişler ve böylece ilk sosyal ilişkiye girmişlerdir. Bazıları bundan kaçınmış, bazıları diğerinin elindeki oyuncağı zorbalıkla almak istemiştir. Buhler'e göre böylece ilk yaşın davranışları olarak; hakimiyet, emre uymak ve rekabetler başlamış olur. (Ataç,1991)

İki yaşında durum biraz değişir; canlı, hareketli çocuklar, sakin olan akranları arasında hemen kendilerini belli ederler ve bu yaşa gelen çocuklar, ne istediklerini iyi ifade ederler.

Üç yaşında, sosyal ilişkinin bütün olumlu ve olumsuz yanları görülür; güven, sevgi, yardımlaşma, paylaşma gibi veya kavga, vurma, bağrışma gibi.

İNAT: 2-4 yaş arası inatçılık dönemidir, özellikle üç yaşa "inat yaşı" denir. Bazı çocuklar, inatçılığı şiddetli bir biçimde yaşarlar, bazıları da çok hafif, belli belirsiz geçirirler. Anne-babanın yapacağı en iyi iş, çocuğa karşı aşırı ısrarcı olmamaktır (Ataç, 1991) Üç yaşına gelen çocuklar, kendi bedenlerinin ve isteklerinin farkına varıp, çevreleri ile aralarına bedensel bir "ben"lik sınırı çizmeye başlarlar. "Ben", "sen" ile karşılaştırma sonucu oluşur ve giderek gelişir. (Ataç, 1991). Yine bu dönemde çocuklar, istekleri doğrultusunda planlarını yapıp bu planlarını çevredekilere kabul ettirebileceklerini de keşfederler. Fakat bu planların bazıları uygulamaya geçirildiğinde, çatışma çıkabilir; çocuk, birdenbire artık yıkanmaktan vazgeçtiğini veya uyku saati gelip geçtiği halde uyumak istemediğini bildirdiğinde ve yapmamak için inatla karşı koyduğunda... Her çocuk, kendi kendini idare edebilme becerisine sahip olmak ister. Bu nedenle çocuklar aşırı engellenmemeli, yaptığı planlara; ne kadar saçma sapan olursa olsun, arada bir göz yumulmalı ki çocuğun kendine güveni ve inancı gelişebilsin.

Çocuğun inadıyla çatışmaya girmek de onu tamamen kendi haline bırakmak da olumsuz etki yapar. İnat ve çatışma çağında, çocukla ortak bir noktada buluşmak için onun anlayabileceği açıklamalar yapılmalıdır. (Ataç, 1991)

Saldırganlık; Çocuklarda saldırganlığın izlerine ilk kez iki yaşlarında, "kendinin, benliğinin ilk farkına varma ve bunu annesine kabul ettirmeye çalışma" döneminde rastlıyoruz. Çocuk, bir taraftan artık kayıtsız şartsız bağlı olduğu anneden kopup uzaklaşmaya çalışıyor, diğer taraftan her şeyi karıştırdığı için azar işittiği annesine karşı saldırganlık gösteriyor. Çocuk bu arada bir an yumuşak, söz dinler ve sevgi doluyken, bir an sonra öfkeli, kızgın ve saldırgan olabiliyor. İki yaşlarındaki saldırganlık en çok yemek esnasında ortaya çıkar.

Okul öncesi ve okul yıllarında saldırganlığın derecesi; çocuğun özelliklerine, içinde yaşanılan ortama, çocuğun o döneme kadar geçirdiği korku deneyimlerine bağlı olarak değişmektedir. Aile içerisinde, eşler arasında kavga,  küfür, elle müdahaleler yaşanıyorsa veya anne baba saldırgan özellikler, davranışlar sergiliyorsa çocuklar için bu durum, iyi bir model oluşturmayacaktır. Saldırganlık, kardeşler arası çatışmalara da yol açacaktır. (Ataç, 1991)

Korkular; Okul öncesi devrede, çocukların çeşitli korkuları vardır. Korku; bazı çocuklarda çok şiddetli, bazılarında hafif veya bazılarında uzun, bazılarında kısa süreli olabilir. Çocuklarda görülen korkuların bazıları gerçek, bazıları hayali, bazıları da gelip geçici korkular olabilir. Gerçek korkuların nedeni, günlük yaşamdaki; sıcak bir sobaya elini sürmek, yoğun trafikte yolun karşısına geçmek gibi tehlikeli durumlarla karşılaşmaktır.

SOSYAL GELİŞİMİ DESTEKLEMEK İÇİN ANNE BABALARA ÖNERİLER

1. Çocukların yaşlarına uygun olarak sosyal gruplar içinde yer alması teşvik edilmelidir.

2. Çocuğun yaşına uygun sosyal aktivitelerde bulunması teşvik edilmeli ama etkinliğe zorlanmamalıdır.

3. Sosyal olarak bulunulan ortamlarda ( örneğin; komşuluk ilişkilerinde ) çocuk bir kenara atılmamalı, beklentiler önceden karşılıklı olarak konuşulmalı ve buna da uyulmalıdır.

4. Sosyal gelişimde en uyarıcı olan oyuncaklar, çocuğun yaşına ve gereksinimlerine uygun olarak seçilmeli, yaş büyüdükçe görüşleri alınmalı ve zamanla kendi oyuncaklarını seçmesin izin verilmelidir.

5. Anne-babalar çocuklarının oyununa katılmalı ve zaman zaman çocuğun oyununa davet beklemeden katılmayı bilmelidir.

6. Evde çocuğun kendini ifade etmesine izin verilmelidir.

7. Çocukları da ilgilendiren yaşantılarda ( oyuncak, giysi, eş-dost akraba ziyaretleri, okul seçimi, arkadaş seçimi, tatil vb.) onunda görüşlerine başvurulmalıdır.

8. Çocuğu ne kardeşleri ne diğerleri ile kıyaslamamak gerekir. Ona; tek, kendine has ve değerli bir varlık olduğu hissettirilmelidir.

9. Seçim ve tercihlerin gerekçeleri dinlenmeli ve saygı duyulmalıdır. Seçim tercihlerini yanlış yaptığı düşünülüyorsa, ikna edilmeli aksi taktirde hata yapmasına göz yumulmalıdır. Çünkü hatalarda da öğrenilecek şeyler olduğu unutulmamalıdır.

Uzman Psikolojik Danışman
Seyhan Sevinçler TOGAM

Eveeeet işte böyle, ben sizlere bunu yazarken kızım oyuncaklarını aksesuar yapmış sehpama diziyor :) özgür bıraktım, yaratıcılığı gelişsin. Özellikle kız anneleri eminim kızlarının zevk sahibi olmasını ister değil mi. Sehpamın üzeri çiftlik hayvanlarıyla dolu :)

Herkese sevgilerimi sunar, mutlu günler dilerim :))
pehito

2 yorum:

  1. kızımı büyütürken öğrendiklerim ve daha da öğreneceklerim adına bir ışık tuttuğun için çok teşekkürler

    YanıtlaSil