Düşünüyorum ne zaman bıraktım beklemeyi. Küçüktüm yedi bilemedin sekiz yaşında, babamın bir dayısı vardı, büyük dayı derdim ona. Evimize her geldiğinde çikolata getirirdi bana. Bir süre sonra, ne zaman büyük dayının geleceğini söyleseler, çikolatayı bekler olmuştum.
Çikolatanın ayrı bir kodlaması vardı benim için, taaa çocukluk günlerimden kalan; Cezalarımdan sonra, ağladıktan sonra, iyi not aldığımda, uslu durduğumda ya da biri bana sevgisini nasıl göstereceğini düşündüğü anda ben hep o çikolatayı hak etmiştim ve sonra öyle bir kodlanmıştı ki beynime çikolata=MUTLULUK.
Neyse gelelim büyük dayının geleceği benim için anlamlı son geceye, kapı çaldı ben koştum kapıyı gülerek açtım ve avuçlarımı uzattım ona, o da bana. Hay maaşallah bak el öpmeyi de öğrenmiş. 'Neşe ne güzel evlat yetiştirmişsin, kızımız pek saygılı' dedi.Elini önce ağzıma sonra başıma iteledi, halbuki nefret ederim el öpmekten.
Önce unuttu diye düşündüm çikolatayı ama kalkma vakti geldi kapıdan uğurlarken ben dayanamadım cılız bir sesle 'YA ÇİKOLATA' deyiverdim. Yanıt beklenmedikti. 'Sen büyüdün kızım, artık ne çikolatası' yanıt annemden gelmişti büyük dayının da yüzü kızarmıştı.
İlk hayal kırıklığımdı, ben bir beklenti içine girmiştim ve karşılanmamıştı. Öyle durup o çikolatayı beklemiştim. Gidip alabilirdim ama ben ne yaptım bekledim, gelsin diye bekledim. Sonra da üzüldüm.
Tabi o günlerde bunları fark etmek için çok gencim :) Üzerine defalarca hayal kırıklığı yaşadım. Şimdi soruyorum kendime hayallerimden vaz mı geçmeliyim diye. Sonra bana tesadüflerin getirdiği bir arkadaşım yetişiyor imdadıma ve başlıyoruz.
E- O zaman bugün de şöyle başlayalım; sana bir sorum var: beklenti içinde olmak iyi bir şey midir ?
P-Direnmiyorum Dünya'ya,
Neyi getiriyorsa kabul edip yaşıyorum.
Peki mutlu muyum böyle,
Kimbilir direneceklerimden daha fazla,
İnanmıyorsan aksini söyle..
E- Beklenti içinde olmak, beklediklerini getirmediğinde hayat ve hayal kırıklıklarına tahammülün yoksa kötü bir şey. Çünkü sonunda acı hisseediyorsun. Peki ya beklediklerin gerçekleştiğindeki mutluluk? Şayet habis bir tatminsizliğin yoksa hayata karşı , bu mutluluğun yerini hangi duygu alabilir ki? Peki bu soruyu umut etmek iyi bir şey midir diye sorsam cevap değişir mi? İşte bu soru karşısında zihnimde beklenti içinde olmak kötü, umut etmek iyidir kodlamasını buluyorum. O zaman bana bu ikisi arasındaki farkı söyler misin? Zira umutlarımız değil mi en büyük tutanağımız bu dünyada. Umutsuz yaşanır mı ki, umudun yoksa hayallerin yoktur, hayallerin yoksa gelecek yoktur, bir adım öteye gitmek yoktur. Umut etmek beklemek değil midir, o zaman beklenti içinde olmak neden kötüdür?
Biraz daha soru sorarsam düşünürsem korkarım error vereceğim :) lütfen bana cevabı söyle..
P-Umut etmek beklenti içine girmektir bu doğru. kendine hedefler koymakla, ya gerçekleşirseyi beklemek arasında ince bir çizgi ama kocaman bir ayrım var. Gerçekleşmeme ihtimalini de göze alarak hedefler koyacaksın, yaşamını anlamlı kılmak için. Bu hayat da ben şunu da yapmak istiyorum demek için. Ama 'belki düzelir, belki o da beni sever' demeyeceksin yoksa bu kocaman bir sevinçle şen edebileceği gibi seni, büyük hüzün denizine de atabilir. Yani hedefler evet, beklenti içine girmek hayır. Zaten beklemek durağan bir şey öyle olduğun yerde kalıp bekliyorsun ama hedeflerin için sen adım atıyorsun. Gerçekleşse de gerçekleşmese de 'elimden geleni yaptım'ın hazzını yaşıyorsun :)
E- Hımmm bu gerçekten çok tatmin edici bir cevap oldu.Bence burda sihirli sözcük Sabır. Eğer sabredebiliyorsan, ve bekleme sürecinde yaşadığın ana, şimdiye haksızlık yapmıyorsan, beklenti umut boyutuna geçip, seni hedeflerine, bir adım ileriye götürebilir, hatta bu icraat yolunda en büyük itici kuvvettir. Umut edeceksin, gerekenleri yapacaksın, sabredecek ve bekleyeceksin. böylece hem şimdiye hemde geleceğine adil davranmış olacaksın. Bir de sabrın önemli olduğu ikinci bir durum var ki, hedeflerinin gerçekleşmemesi, yani hayal kırıklığı. İşte bu noktada da sabır denen o erdemi devreye sokacaksın ki hissettiklerin bir yürek sızısından daha çok, elimden geleni yaptımın hazzı olsun :)
P- Eda muhteşemsin. öyleyse hemfikiriz :) birde acılardan korkmayalım, bize hayatın tadını fark ettirende onlar. Eğer acı olmasaydı, tatlı da olmayacaktı. Sadece tek tat olacaktı. bence biraz hayal kırıklıklarını mutsuzlukları da sevmek gerek. Bize değer verdiren yargılar onlar. ZITLIKLAR :)
E- Yani önümüzde altından bir kapı var, kapının ardında hedeflerimiz. Umut bu kapının anahtar deliği, sabır ise anahtarıdır diyebilir miyiz? Biliyor musun Simyacılara göre altın, yeryüzündeki değersiz metallerin, güneş ve gezegenlerin etkisiyle sürekli gelişerek ulaşacakları son evreymiş. O zaman yaşadığımız mutsuzlukları ve hayal kırıklıklarını da bu metallere benzetirsek ve ulaşacağımız son nokta da bu ışıltısını hiç yitirmeyen kıymetli bir hazineyse, hayat gerçekten de her yönüyle mükemmel bir şey..
P-Farkında olanlara, onu anlamaya çalışanlara. Bize sunulmuş bir armağan olduğunu bilenlere; evet muhteşem bir armağan HAYAT. Farkında olalım, hayata onu anlayan gözlerle bakıp biz yön verelim. Bir akıntıya kapılıp gitmeyelim. Rotamızı biz belirleyip birinci kaptan olalım :) ne rüzgara ne akıntıya fırsat vermeyelim. Umut edelim ama ona doğru biz ilerleyelim. Bir umut değil bir hedef yapalım bizim için hayatı. Çikolatamızı gidip marketten kendi paramızla alalım :) Zıtlıkların bize armağan olduğunu bilerek yaşayalım :)
Yazarlar: pehito-Eda Mutlu
Mutlu Sibel diyor ki:
YanıtlaSilYaşamımıza anlam katan değerlerden biri inanmak biri de umut etmek.Bu ikisine sahipsen ve de oturduğun yerde sayıklamıyorsan,yürüyorsan sen özgürsün ve mutluluğun ve başarının anahtarı senin elinde demektir.Yaşadığımız hayal kırıklıklarına,acılara gelince;onların bizi törpülemesine izin vermeliyiz ki üzerimize sinen, bize yakışmayan olumsuzluklardan sıyrılabilelim...Biz özeliz...İçimizdeki güzellikleri keşfetmek dileğiyle...
Ve o güzelliklerle bir ömür yaşayıp dokunduğumuz herşeyi güzelleştirmek dileğiyle :)
SilYazının tamamını okudum, eline sağlık. Ben bunun benzerini babam doğum günümü hatırlar mı? yada bana hediye alır mı? diye yaşamıştım 7 yaşımda. Fakat hiç olmadı o an ve sonrasında. Sonra beklenti içine girmemeyi öğrendim. Çünkü beklentilerin cami önlerinde selpak açıp dilenen dilencilerden farkı yoktu, bunu anlamam biraz zaman almıştı. Çünkü beklenti içine giren insan genelde çok fazla şey yapmamış yada hayal kırıklığı yaşamaya aday adayı olan insandır. Umut etmek, hayal kurmaksa çok başkadır. Çünkü bilirsin ki çiçeği sulamadığın zaman solar. Sende hayallerini gerçekleştirmek için su vermezsen, onlar solar, beraberinde sende solarsın. Beklentilerle yaşamaktansa, sonunda üzülme ihtimalim olsa bile umut etmek daha iyidir. En azından armut piş ağzıma düş sözünün aksine, uğruna çabalayacak birşeylerin olur :)
YanıtlaSilSevgili Abdullah Kara yazılanlara katılmana çok sevindim. Bir kez daha hemfikiriz:)
YanıtlaSilAha seni pek bir beğendim:)
YanıtlaSilHemfikiriz:)
Yola Tek Çıkarım
SilNe mutlu bana öyleyse :) Bu yolda birlikteyiz ;) veeeeeeeeeee
Tabi ki hemfikiriz :))