13 Haziran 2013 Perşembe

AŞKIM BENİ BULDU


Ben Zeliş hani şu; beş kez erkek arkadışlarının telefonuna gelen mesajları görüp, aldatıldığını anlayan genç, güzel, çirkin şansından faydalanamayan, saçını yeni kızıla boyatan kız. Hikayemin başı da burada.

Kuaförüm Okoş'un da verdiği telkinle, Taksim'e gidecek cesareti buldum kendimde. Sonuçta televizyondan izliyorum. Su sıkıyorlar, gaz bombaları var, coplar var. Kendimi oraya atacak cesareti bulamamıştım bir türlü.

Nişantaşı'ndan yürüyerek gitmeyi tercih etmem de iyi oldu. Uzun zamandır babam ve iş arkadaşlarım dışında kimseyi göremiyordum. Şimdi coşkulu bir kalabalığın içindeyim. "Her yer Taksim, Her yer direniş" diye bağırıyorlar. Sesleri kalbime işliyor sanki.

Birden her notanın birbirine uyumla geçtiği, yumuşak motiflerle süslü muhteşem bir piyano sesi geliyor kulaklarıma. O kalabalık piyanonun büyüsüne kapılıp, sus pus oldu, adeta dilsizleşmiş gibi aniden. Piyanonun olduğu yere doğru hızlı adımlarla ilerledim.

Çarşı grubunun sloganları da yok. Bende ki gerçekten güzel şanssızlığı sanırım, el ele tutuşmuş direnişçi anneleri bütün alanı kaplamıştı. Hangisiyle göz göze gelsem, bana dünyanın en anaç gülümsemesini yapıp yol veriyorlar. Her birinin gözünde yedi yıl önce kanserden kaybettiğim annemin bana şefkatle bakışı var gibi.

Sonunda o tatlı melodilere ulaştım. Piyanist de bana göz kırpıp notalarıyla sevişmeye geri döndü. Ayağımdaki topuklu ayakkabılarımı bırakıp, doğaçlama bale yapmaya başladım. Birden belime dokundu biri ve beni havaya kaldırdı. Gözlerimi ona çevirdim, çocukluk aşkım Göker'di beni kucaklayan. Birlikte başlamıştık baleye ve bugün yine birlikte Taksim'de başladık.

Dansımız bittiğinde beni alnımdan öptü ve büyük bir alkış koptu. Sonra tekrar bağırdık, hep birlikte aşkla, sevgiyle, bir olarak HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞ!! Bu gece birlik olsun, BARIŞ olsun, HUZUR olsun!!

pehito
hikaye


11 Haziran 2013 Salı

AZ BİRAZ SEVGİ PIHTISI, YETMEZ Mİ?


Sevgi değil miydi, Evren'i var eden?
Yazık değil mi ağaçlara, analarının gencecik fidanlarına? 
Yazık değil mi Ahmet'in gözüne, Mehmet'in bacağına?.
Yazık değil mi ocağına evlat acısı düşen anaya-babaya?
Yazık değil mi karnında bebeğiyle dul kalan gencecik kadına?
Yazık değil mi ha!!
Ne verecek kaybedilen oksijeni?
Telafisi ne olacak yitip gidenlerin?
Şimdi akıttığımız gözyaşları nerede birikecek?
Dönüşmeden öfkeye, nereye akıp gidecek?
Huzur istiyoruz artık!!
Şiddet dursun, sevgi olsun.
Evren yeniden sevgiyle var olsun.
Bilemedim şimdi; çok mu şey istediğimiz?
 Neden bu kadar zor geldi, nedir beklediğiniz!!!

pehito

10 Haziran 2013 Pazartesi

BU KEZ AŞK BENİ BULSUN!!!



Bu sabah yeni bir güne uyanmışım gibi hissettim, güneş başka doğdu sanki bu sabah.İçimde hissettim güneşin ışığını ve ısısını. Her zamankinden farklı olarak bu sabah yatak keyfi yapmadan kalktım yataktan. Üzerime limon sarısı ince sabahlığımı aldım, bilirim beyaz tenime, siyah saçıma çok yakışır bu renk.

Aynada kendime baktım, hala inceyim ve sıkıyım. Biraz kaşlarım şekilsizleşmiş, biraz değil epey şekli bozulmuş ve acil müdahale edilmesi gerek. Saçlarımın uçları da incelmiş sanki, biraz kestirmekten zarar gelmez. Belki daha fazlasını da yapabilirim, kısacık kestirsem olmaz mı. Üç yıl bekledim uzaması için şimdi kısa kestirmekten bahsediyorum. "Ah güzel saçlarım, siz de haklısınız neden kadınlar depresyonlarının acısını saçlarından çıkarır" Sanki bu ilk terk edilişin.

Belki de sorun bu, bir insan beş kez aynı şekilde terk edilir mi? Tam her şey yolunda derken; hooop bir mesaj, zaten anlamam nereden çıktı şu telefonlar bazen teknoloji bu kadar ilerlemesin istiyor insan. Hayatımdaki adam farklı ama telefonuna gelen mesaj aynı; "Sevgilim yemeği nerede yiyeceğiz" yok yok bir önce ki farklıydı "Aşkım annen gitmedi mi hala, seni çok özledim" Annesi de ben oluyorum sanırım. Yani nereyi kaçırıyorum, nerede yanlış yapıyorum bilmiyorum.

Yine daldın düşüncelere kızım Zeliş, hadi kalk kuaföre git de bir rahatla, Okoş da oradaysa sana kahve falı bakıp güzel şeyler söyler, iki laflarsınız. Seviyorum, eş cinsel adamları, hem kız arkadaşlarının yaptığı kapristen, kıskançlıktan çok uzaklar hem de erkeklerin odunluğundan.

Hah geldim; her seferinde Mehmet Tatlı'ya mı girsem deyip, sırf Okoş yüzünden bu mahalle kuaförünü tercih ediyorum. Seviyorum sohbetini ne yapayım.

-Oooo nerelerdesiniz Zeliş Hanım?
-İş güç işte Okoş, sen nasılsın anlat bakalım ne dedikodular var?
-Ayy dur sen şimdi, rengin solmuş senin. Yine terk edildim deme bana :/
-Terk-e-dil-dim :(
-Neyse kız sana koca mı yok? Sen otur ben kahve yapıp geliyorum.

Okan'ı (Okoş) gördükten sonra zaman hızlanmaya başladı sanki.

-Hah geldim tatlım, anlat bakalım ne oldu.

Ne olsun hep aynı şey Okancığım, tamam diyorum bu doğru adam. Birlikte güzel vakit geçiriyoruz, bana değer veriyor, hiç bir özel günümüzü unutmuyor, annemle tanıştıracağım da deniliyor. Sonra hoooop benzer mesajlardan birine rast geliyorum. Fazla mı uyanığım ne, belki bu mesajları görmeden ilişkisini keyifle yaşayan sonunda da birlikte olduğu adamın son tercihi olmayı başaran bir sürü kadın vardır. Ama ben; mesajı görmeden kokusunu alıyorum sanki.
Seni görünce başlıyorum konuşmaya durduramıyorum kendimi. Saçımı diyorum; kırmızı mı yapsak.

-Emin misin tatlım?
-Evet..
-Biraz bakır katıp yapabiliriz, hem gözlerinin okyanus mavisini patlatır. Tatlım ben buldum senin sorununu..
-Neymiş?
-Sen de çirkin şansı yok, anneciğin özenmiş bezenmiş fıstık gibi hatun yaratmış.
Hadi kız gel boyayalım saçını, sana şöyle saçının boyunu kısaltmadan katlı bir kesim de yapayım. Daha havalı olursun. Bu sezon kalın kaş moda; kaşlarını inceltmeden şöyle bir düzelteyim, sonra da git gez biraz.

-Bu ben miyim Okoş, ellerine sağlık.
-Biraz rutuş canım; yapması gerekeni annenle baban yapmış zaten :) hahahahah
-Hahahahah alemsin gerçekten, seviyorum seni. Zaman nasılda hızlı geçiyor 20:30 olmuş bile. Ben buradan Taksim'e geçeyim. Bu kadar süs püs boşa gitmesin. Bu akşam Çarşı grubu da Taksim'deymiş, belki aralarından hayırlı bir kısmet bulurum.
Görüşürüz tatlım..

pehito
kurgu-hikaye


8 Haziran 2013 Cumartesi

ÇOCUK GELİNİN İSYANI

Resim yazısı ekle
On beş yaşımı bugün doldurdum. Bugün benim hem doğum, hem de ölüm günüm. Babaanemlerin evinden bize gelen, yeşil divanın üzerinde bekliyorum zamanı. Ama bu kez gelmesin diye bekliyorum.

Annemden babamdan gizli gizli, biraz da öğretmenimin yardımıyla lise üçüncü sınıfa kadar okuyabildim. Halbuki dahası da olsun istiyorum ben, dahası olsun. Genetik okumak istiyorum. Babam gibi, annem gibi insanlara "hayır, ben ne istiyorsam o" dediklerinde, benim sesimin yok sayıldığı anlarda, abimden ve babamdan yediğim dayaklara anlam veremediğim de, genetiklerinde ki problemi çözüp; onları -duyarlı, aklı selim insan- statüsüne getirebilmek için istiyorum.

Bir de dışarıdaki davul zurnayı kulaklarım duymasın, gözlerim üzerimdeki kanlı gelinliği görmesin istiyorum. Daha 15 yaşındayım ben. Hayallerim var; gökyüzünün mavi, toprağın pembe olduğu hayallerim. Zamanı geldiğinde kendimden 16 yaş büyük bir adamla değil, AŞIK olacağım adama dair hayallerim.Siyah saçlarımın örgüsünü onun açtığı, gözüme aşkla baktığı hayallerim. Üzerimdeki gelinliğin ala boyanmadığı, çocuk hayallerim.

Annemin ve babamın imzasına bakmadan, yaşıma aldırmadan; söz hakkının bana sunulduğu, kaça satıldığımı öğrenmek için ailemin peşine düşen bir ülkeye dair hayallerim var benim.

İşte bu yüzden DİREN GEZİ PARKI, hayallerimi karartma!!!

pehito
kurgu-öyküler

7 Haziran 2013 Cuma

DİREN GEZİ PARKI KONUŞAN FOTOĞRAFLAR

Şiddet içeren fotoğrafları koymak istemedim İsteyen google'dan ulaşabilir. Bu da yeterli diye düşünüyorum. Ben sustum, fotoğraflar konuşsun!!!







































6 Haziran 2013 Perşembe

BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ??


Hala internetim de sorun var, sürekli kesiliyor. Yazı yazmayı da sizlerin yazılarını çok özledim.

Bugün yaşadığım bir şeyi anlatmayı istiyorum. Takip edenler bilir, 3 yaşında bir kız çocuğum var. Yemek bizim en büyük problemimiz, iştahsızız

Ben 3 yaşında ki kızıma "anne ben artık doydum, yemek yemek istemiyorum" dediğinde yemesi için ısrar edersem, önce ağlamaya sonra elindeki çatalı kaşığı atmaya başlıyor ve hala ısrar etmeye devam edersem bana küsüyor.

Bilmem anlatabildim mii???
pehito

4 Haziran 2013 Salı

NASIL UYUYORSUN!!!

Sabah yedide kalkmam gerekiyor ama ben uyuyamıyorum. İçim yanıyor, gerçekten yangın yeri yüreğim. Ah hep güzel, hep düzgün cümleler seçiyorum kendimi ifade etmek için, dilimin ucuna gelenler ağzımdan dolu dolu çıksa, biliyorum geri dönülmez olacak her şey!!

Ben uyuyamıyorum, peki bu gece 22 yaşında hayatının baharında, anasının kuzusu bir evladı Abdullah Cömert'i kafasından bir kurşunla parçalayan insan, onu buna azmettiren insan sen nasıl uyuyorsun!!

Binbir emekle 22 yaşına getiren anasına, Allah' a ne hesap vereceksin. Bu gece başını yastığa koyup rahat uyuyabilecek misin, soruyorum.

Dedim ya içim yanıyor, hem de ne çok yanıyor. Bu gece Antakyalı Andullah Cömert için yanıyor ve yarından korkarak yanıyor.

Şu an sosyal medyada "sağduyu " çağrısı var!! Ben eylemlere benim gibi katılan arkadaşların, sağduyularını hiçbir zaman kaybetmediklerini ve bunu sadece diktatörlüğe direniş için yaptıklarını biliyorum. Hiçbir zaman taşkınlık yapmadıklarını da. Buradan polisimizi de sağduyulu olmaya çağırıyorum. Biz sizin için " polise uzanan eller kırılsın " diyen halkız.

Provakötörlere de fırsat vermeyeceğinizi bilmekteyim. Bu can kaybı son olsun. Barış olsun, güzellik olsun!!!!

pehito

3 Haziran 2013 Pazartesi

#BUBLOGDADİRENİŞVAR!!!



Herkese merhaba!!

Bloğumu takip edenler bilir hikaye ve şiir yazarım, elimden geldiğince. Ama şu bir haftadır olan olaylar yüzünden içimden hiçbir şey yazmak gelmiyor. Sonra yukarıdaki fotoğrafı diğer bloger arkadaşlarımda gördüm. Benim için de durum farksız.

Bu blogda da direniş var. Olaylar bitip halkımız huzura kavuşmadığı sürece ben de yeni hikaye ya da şiir yayınlamayacağım!!
Artık Dursuuuuun İstiyorum!!!

pehito

1 Haziran 2013 Cumartesi

DİREN GEZİ PARKI

İnternetimde bir sorun olduğundan gecikmiş yazımı telefonumdan biraz da kısıtlı yazıyorum.

Söylenecek çok şey var ama ben sadece şunu söylemek istiyorum. Zaman kenetlenip bir olma zamanı. Doğayı korumaya çalışan gençlere orantısız güç uygulayıp ortalığı kızıştıran bunu bir iktidar savaşı haline getiren hükümet DUR!!!

Kendi halkını yaralayıp ölümüne sebep olan diktatör, demokrasiyi ülkemizden kazımaktadır. Satılmış medya hiçbir şeyi bize göstermemektedir. Bu güne kadar yaptıklarını sahte gündemlerle gizlediği gibi.

Beşiktaş'da halkın elinden Türkiye Cumhuriyetine ait bayrağı zor kullanarak alıyor. Bunların görsellerini Twitter hesabımdan paylaşıyorum.

Hadi bir olalım, kenetlenmeli , dün Reyhanlı bugün istanbul'un göbeği!! Bana sıra gelmez diyenlere en güzel yanıt budur.

Diren gezi parkı, ses ver Türkiye!!!

pehito